19 Şubat 2013 Salı

Bulantı'dan Bir An



Cumartesi günü, istasyon şantiyesinin ahşap kaldırımının sonunda, açık maviler giyinmiş ufak tefek bir kadın, elindeki mendili sallayıp gülerek ger geri koşuyordu. O sırada ayağında sarı ayakkabılar bulanan bej rengi yağmurluk giymiş yeşil şapkalı bir zenci, ıslık çalarak sokağın köşesini dönüyordu. Kadın hâlâ geriliyordu, tahta perdeye asılan ve geceleri yakılan fenerin altında zenciye çarptı. Buram buram ıslak odun kokan o tahta perde, o lamba; kıpkızıl bir gök altında, bir zencinin kollarında o ufak tefek sarışın kadın, hepsi aynı anda oradaydı. Beş altı kişi olsaydık, bu çarpışmayı, bütün bu tatlı renkleri, bir kuştüyü yorganı andıran mavi mantoyu, açık renkli yağmurluğu, lambanın kırmızı camlarını gözden kaçırmazdık. Bu iki çocukça yüzde beliren şaşkınlığa gülmek gelirdi içimizden.

J. P. Sartre

18 Şubat 2013 Pazartesi

Zaman'ın İzinde 1 (die Zeit'tan seçme makaleler)

BAUHAUS
Mimalizmin Büyük Eserleri


Bauhaus akımı 1919’da ortaya çıktığında, makinelerin ele geçirmeye başladığı dünya henüz zanaatkârlarca süslemelerle donatılmış eşyalarla doluydu. "Kitsch"in yürüyüşü modernizmle birlikte başlamıştı. Buna karşılık Bauhaus endüstri toplumuna uyan bir estetik yaratmak istiyordu. Yeni toplumda ıvır zıvır olmamalıydı. Entel saçmalıkları yerine açıklık isteniyordu. Tıpkı kaynağını Bauhaus akımında bulan, Ikea’nın klasikleşmiş Billy kitaplığı gibi. 

iPhon'un atası


Ben senim

Naziler tarafından dağıtılan Bauhaus akımının halefi savaş sonrasında Ulm Dizayn Okulu oldu. Ama artık amaç otomatize olmuş bir geleceğe iyimser bir bakış değil, ideoloji ve duygu yerine işlevi öne çıkaran açık ve net mimari eser ve ürünlerle insanın demokratik bir yeniden eğitimiydi. İşlevselci Braun ürünlerinin efsanevi tasarımcısı Dieter Rams bu anlayıştan yola çıkmıştı. Rams’ın üslubu Apple tasarımcısı Jonathan Ive’e iPod ve iPhone gibi cihazların yapımında ilham verdi ki; bu sade aletlerin aslında kullanıcıya verdiği mesaj şudur: “Ben saf işlevim ve yalnızca sana ve senin fikirlerine hizmet ediyorum. Sen kendini benim siyah yüzeyimde yansıtıyorsun, bense kendimi senin ruhunda.” Pratikte de böyle olsa güzel olurdu. Ama kullanıcılar ekranlarını hemen iğrenç “App-Icon”larla dolduruyorlar. Kitsch’le savaş daha yeni başladı.


17 Ocak 2013 Perşembe

Develer Tellal Kuğular Fil iken


Filleri Yansıtan Kuğular: Dali'nin Paranoyak Eleştirel Dönemi'nin en ünlü eseri




Paranoyayla, beynin rasyonel olarak bağlantılı olmayan şeyler arasında ilişki kurması açısından ilgilenen Dali, Paranoyak Eleştirel Teknik'i sanrısal fenomenlerin çağrışım ve yorumlarının eleştirel ve sistematik nesnelliğine dayanan irrasyonel bilginin spontane metodu olarak tanımlar. Teknik, kaynağını vazo ve birbirine bakan adamlardan bildiğimiz çoklu imgelerde bulan görsel yanılsamaya dayanır. Bu metot öznenin algı sürecinin sürrealist bir eleştirisini amaçlamaktaydı.

Breton, “Nesnelerin Asli Krizi” adlı yazısında nesnelerin artık değişmez dışsal şeyler olarak düşünülmeyeceğini, aynı zamanda öznenin bir uzantısı olduğunu söyleyerek hayali nesne kavramını ortaya atmıştı. Dali’ye göre bu nesnelerin minimum mekanik anlamı vardı, ama bakıldığında zihnin bilinçsiz eyleminin sonucu olan hayali imgeler yaratıyorlardı.

Aslında Sürrealistler, daha önce Alman idealistleri tarafından farklı şekillerde dile getirilen, öznenin algılama sürecinin aktif bir aktörü olduğu fikrini yinelemekten başka bir şey yapmıyorlardı, ancak onlardan farklı olarak, algılama sürecini, filozofların geçmelerine izin olmayan bir alana, bilinçdışına taşıyorlardı